27 Eylül 2009 Pazar
0 yorum

Benim Ben Diyordu;Var Ettiğiniz Megaloman Kişilik...

Evet önyargı kötü bir şeydir. Hatta cızz dır kaka dır. Fakat kendimi Mahsun Kırmızıgül'e ve ona dair her şeye karşı önyargılı olmaktan alamıyorum.Olmuyor.

İki sene önce Beyaz Melek'in fragmanları sinemalarda dört dönerken kendi çapımda notumu vermiştim bile. Fragman bittiğinde ve yazar ve yönetmen başlığının üzerinde büyük harflerle ve ses efektiyle MAHSUN KIRMIZIGÜL yazısı fırladığında ekrana, herşeyi anlaşılır kılmıştı kendisi. Dannnn diye sarsarak hepimizi ; gözümüze sokmuştu ismini ve yarattığı yeni kimliğini. Tarantino variydi ancak bilmediği şey Tarantino değildi. E haliyle de sinemadan biraz olsun anlayan, sinemayı yakından takip eden seyirci tarafından iğretiyle karşılanmıştı. Yine aynı şeyi Güneşi Gördüm'de de yaptı. Bu sefer tek bir farkı vardı fragman sonunda ses efektini kaldırmıştı. Onun yerine o mahsun mahsun bakan gözlerini koymuştu afişine. Benim ben diyordu; var ettiğiniz megaloman kişilik Mahsunnnnnn Kırmızıgülllll.

Ne kadar önyargıya sahip olsam da bir filmi eleştirmeden önce onu (malesef) zor da olsa izlemem gerektiğini biliyordum. Ancak ne kadar izlemem gerektiğini bilsem de Beyaz Meleği izleyememiştim. Sonra önyargılarımdan sıyrılmaya çalışarak izlemeye çalıştım o ayrı. Aslında sırf bir yerlerde ağzımı açtığım zaman bana filmi izledin de mi konuşuyorsun diye sorduklarında evet izledim ve ona göre konuşyorum demek için izliyordum filmleri . İtiraf etmeliyim bu yazıyı Mahsun'un Türkiye'den Oscar'a yabancı dalda yarışan filmlere aday adayı olarak gösterildiği zaman yazmak istemiştim. Ancak yine aynı damgayı yemekten korktum heralde. Ve dün oturdum filmi seyrettim.

Oscar' a Güneşi Gördüm'ün gideceğini duyduğumda açıkçası üzüldüğümü söyleyebilirim. Neden Nokta olmadı neden Pandoranın Kutusu olmadı hatta Issız Adam gitseydi bari bile dedim. Açıkçası ne kadar güzel filmler olsalar da onlar gitseydi de Oscar için yeterli olabileceklerini düşünmüyorum.(Neyse) Ancak Güneşi Gördüm 'den de bir iş çıkacağını sanmıyorum. Bazı sahnelerde teknik anlamda iyi şeyler yapılabileceğini gösterse de (Öresund köprüsü sahnesi) filmin onu anlatayım, o soruna da değineyim, hah bunu unutmuşum şu problemden de bahsedeyim havası beni sıktı açıkçası. Sahne geçişleri değinmeye değmez gerçekten kötüydü. Kürt sorununa yaklaşımı ise içler acısıydı. Aslında filmin eleştrisine girmesem daha iyi olacak çünkü asıl anlatmak istediklerimden fazlasıyla sapmış olacağım.

Beni aslında bu yazıyı yazmaya iten içimde gizli kalmış Mahsun sempatiksizliği değil de onun Oscar'a aday adayı olarak gösterilmesinin ardından yinee "hepimiz kardeşiz" nidalarıyla bizlerden istediği destektir. Tam ben bunu düşünürken Ahmet Hakan'dan beklediğim eleştri geldi ve bir nevi içimi okudu.

“Sevgili Mahsun... Dünyada artık bu işler bu şekilde yürümüyor... ‘Ülkemizi temsil ediyor’ diye kimse senin filmine koltuk çıkmak zorunda değil... Düşünsene: Nuri Bilge, Cannes’da büyük ödülü alırken hangimizden destek istedi ki... Hem senin filmin adam gibi film ise, bütün Türkiye el birliğiyle yerden yere vursa kaç yazar... Sevgili Mahsun, istersen biraz bunlar üzerine kafa yor... Olur mu?”

Demem o ki Mahsun'un üzerimizde yarattığı algı hala aynı. Bana göre sinemaya atıldığı zaman üzerine yapışan yaftalardan hala sıyrılabilmiş değil. Üstüne üstlük her fırsatta bu yaftaları tazelemekten de kendini alı koyamıyor.



0 yorum:

Yorum Gönder

 
Toggle Footer
Top