2 Eylül 2009 Çarşamba
One yorum

Münevver..

Bugün okuduğum bir kaç yazı tesadüfen şu şekilde başlıyordu: 'Münevver hakkında bu zamana kadar bir şey yazmadık ama yeter!'. Sonrasında eklenenler ise birkaç gün öncesinde Münevver Karabulut'un babasının ağzından dökülen sözlerdi. 'Helallik' ve '3 milyon euro'. Dün tv karşısında bu haberi duyunca ilk başta anlam veremedim. Kanımca böyle bir şeyin olması mümkün değildi. Yani bir insan nasıl olur da canice öldürülmüş kızının katilinden hellalik parası ister ki? Neyin helalliği ? Sonra bir kaç dakikalığına aptallaştım. İçimden bir an bunun normal birşey olabileceğini düşündüm ve ağzımdan şu cümleler döküldü: 'Haa bu normal bişey mi , ben mi yanlış düşünmüşüm?' Cevabı gecikmeden kendim verebildim. Bu Garipoğlu ailesi de, Münevverin ailesi de beni aptal ettiler. Beynimin sınırlarını aştım o an herhalde. Etkilendim.

Ben de en başından beri bu cinayetle ilgili yazı yazmayan, muhaliflik etmem gerektiğini bilmeme rağmen bir türlü konuşmayan, yazmayanlar tayfasındaydım. O kadar yazılıyor, tartışılıyor, türlü türlü senaryolar geliştiriliyordu ki kendimi adeta bu kadar yazılıp çizilenin arasında fazlalık gibi hissedeceğimi düşünüyordum. Keza hala aynı şekilde düşünüyorum.

En başından beri Münevver'in yaşadığı acıya kendimce ortak olmuştum da ailesinin acısına ortak olamamıştım. Benim için ölüm 'sükunet' demekti. Ancak ailede ben hiç bir zaman bir sükunet görememiştim. 'Nasıl olabilirdi ki ?' diye soruşunuzu duyar gibiyim. Burada bahsi geçen sükunetten kastım cinayetin peşinin bırakılması, Münevver'in acısının unutturulması , Garipoğlu'nun bellleklerden silinmesine yardımcı olmak maksatlı değildir. Ailenin tutum ve davranışlarıdır. Bir ara her haber programında, her canlı yayında karşıma çıkan aile bende zamanla bir antipati oluşturmaya başladı. Son olarak yaşanan bu durum da açıkçası tuz biber oldu. Evet bilmesem de tahmin etmeye çalışıyorum. Böyle bir acıyı yaşamak kolay olmasa gerek ama durmadan kameraların önünde seyreden bu yöntem de cinayetin seyrini değiştiren ya da etkileyen bir yöntem değil. Anlatmak istediğim bu.

Garipoğlu ailesinden bahsetmeme bile gerek yok ama katilin amcasının kameraların karşısında ettiği bir konuşmayı aktarmadan geçemeyeceğim. Şöyle diyordu: 'Bu ülkede günde kaç defa cinayet işleniyor biliyor musunuz ? Bunun yanında PKK yüzünden verilen şehitlerimiz bile Münevver kadar önemsenmiyor. Onlar bir kaç saniye tv'de gösterilirken bu cinayete hergün dakikalarca zaman ayrılıyor.' Oradan bir muhabir, bu cinayetin farklı işlendiğini, kızın başının canice kesildiğinden bahseder gibi olsa da amca hemen lafını kesip devam ediyor ve işin içinde kendi şirketlerine el konulmasının yattığını ve daha bir çok dümenin döndüğünü iddia ediyordu. Cevap yok. Ses yok. Belki de konuşma devam ediyordu ve bize sadece bu kadarı izlettirildi. O an ekran karşısında tek isteğim bu yeğeni kadar acımasız cani adama, birisinin bu durumun farklı olduğunu, ortada canice kesilmiş bir başın, hala ortaya çıkmayan bir failin, adaletsizliğin, geçikmişliğin, zengin olanın her zaman kazandığı bilincinin toplumun sağduyusunu etkilediğinin pat pat söylenmesiydi. Hangi cesaretle, hangi rahatlıkla bu şekilde konuşabiliyordu? Keza aynı cesaret ve rahatlıkla konuşan bir Cerrah'ımız bir de Başbakanımız vardı. Biri kızların başıboş bırakılmamasını tembihlerken, diğeri de 'ya davulcuya ya zurnacıya' misalini salık veriyordu. Hiç birisini anlayamıyorum. Ve cinaneyetin faili yakalanmadıkça anlam veremediğim, aptallaştığım bir çok şeyle karşılaşıyorum. Sıradakini bekliyorum.

1 yorum:

  1. Henüz hayat başlamamış denebilecek kadar küçük yaşta öldürülen bir insanın ötesinde, bu konunun diğer aktörlerine bakalım:

    Genç kızı öldürmekten, hatta öldürmekle kalmayıp cesedini parçalamaktan aranan, bulunamadığına göre muhtemelen yurtdışına kaçmış bir katil zanlısı,

    En muhtemel katil zanlısını yurt dışına kaçırmakla, kısaca suçluya yardım ve yataklıkla itham edilen bir aile,

    Otopsi sırasında saçma sapan bir hata yaparak rezil bir skandala yol açan bir kurum,

    Ölen kızına "helallik" adı altında fiyat biçen, dengesiz hareketleriyle herkesi irite eden bir baba,

    Olayı magazinleştirerek kızın babasının psikolojisini ciddi anlamda mahvetmiş bir medya yığını,

    "Kızlarına sahip çıksalardı" diyen bir eski Emniyet Müdürü,

    Olay hakkında "kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya" diyen bir Başbakan...

    Komedi gibi...

    18 yaşında ölen kız dışında...

    YanıtlaSil

 
Toggle Footer
Top