14 Aralık 2009 Pazartesi
2 yorum

Oyunun İçinde

Hayatınız monoton, ev ve iş ikileminde gidip geliyorsunuz. Belki de etrafınızda sizi tatmin edebilecek çok az şeye sahipsiniz.(Farkındayım çok reklamvari bir giriş oldu) Bu ikilemi kıracak, size farklı heyecanlar tattıracak bir ortama ihtiyacınız var. Şimdi kendinizi bir oyunun içinde hayal edin. Ama bu sizin oynadığınız oyunlar gibi değil elinizde ne bir konsol ne de bir mouse var, etrafınızdaki oyuncuların hiçbiri sanal değil, öyle oyunun içerisindesiniz ki siz de oyunun bizzat bir parçasısınız.
Doğrusunu söylemek gerekirse "Şafakta Düello" filmini izleyene kadar böyle bir ortamın sadece insanların hayal dünyasında kurulabileceğine inanırdım. Bu filmden sonra edindiğim bilgiler doğrultusunda şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Çünkü filmin de konu aldığı üzere bu tarz oyunları oynayan ve bunu hayat biçimi haline getiren dünyada bir çok topluluk mevcutmuş.( Bilmiyorum, inanasım gelmedi.)
Şimdi nedir bu oyun diyorsunuz değil mi? Anlatayım.
Filmden yola çıkarsam eğer film temelde, Paul'ün oyun tutkusunu ele almaktadır. Yani sıradan normal hayatının dışında Paul bir Napolyon askeridir. İmparatoru için savaşır. Oyunun içerisindeyken tıpkı 1700'lü yılların sonlarında yaşamını sürer ve ona göre hareket eder. Oyun içerisindeki herşey sahte ama aynı zamanda herşey gerçektir. Farkındayım anlaşılması biraz zor ama şöyle ki oyun günlerinde belirli bir yerde herkesten uzakta bir alanda oyunlarını oynarlar. Herşey o dönemin şartlarına göre ayarlanmıştır. Giydikleri üniformalar, taktıkları kılıçlar, yaşadıkları çadırlar, konuştukları konular hepsi o dönemle uyumludur. Kendi içlerinde oyun gereği gerçek bir düelloya bile tutuşurlar. Yani oyunun içerisinde ölme riskiniz bile var. İşte böyle bir oyun. Oynamak ister misiniz? Film de konu alınan Napolyon askerleriydi. Bu oyunu Nazi askerleri kılığında da oynayan topluluklar mevcutmuş. Çok inanılası bir şey değil açıkçası. Çünkü en başta oyunun şartlarını yerine getirmek başlı başına bir zorluk. Yani o ortamları yaratmak birkere hayal ötesi.
Bu oyunlarınların temeli de anladığınız üzere savaşmaya ve asker olmaya dayalı. İster miydiniz? Kılıç kuşanmak, oyunun içinde gerçek bir düelloya tutuşmak, belki de bir oyuncuyu yaralamak, savaş stratejileri oluşturmak? Bu sadece bir oyun değil. Ben açıkçası bu sorularımın hepsine "Hayır" yanıtını veriyorum. Ama herkesin de hümanist ve barışçıl olmadığını da biliyorum. Adam yaralamayı ve savaşmayı seven insanlar yok değil. Bunu anlamak için en çok oynanan pc oyunları listesine ve dizi reytinglerine bakılabilir.
Yönetmen güzel bir konu ele almış ve filmi de kötü bir olayla sonlandırmış. Şimdi benim de yazıyı "Cızz, kaka, sakın oynamayın bu oyunları pişşikolojiniz bozulur " gibi öğütlerle bitireceğimi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Korkum yok çünkü ilk başta bu tarz oyunların Türkiye sınırları içerisinde oynanma ihtimali yok (yani biz o kadar da profesyonel bir ortam yaratamayız) Ha "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" da demiyorum ama genel olarak fazla ütopik geldi inanasım gelmiyor. Savaş oyunlarına ve vadilere gelince de yine de eklemeden edemeyeceğim: Onların hepsi "Cızz, kaka".

2 yorum:

  1. Bu tarz oyunlara Role-Playing oyunlar denir ki Türkiye'de de oldukça fazla miktarda meraklısı mevcut. Elbette dünyanın her yerinde Role-Playing'ciler oyunları sadece masaüstünde oynuyor, ve rol yapışları sadece ses tonları-jest ve mimikler ile sınırlı. Fakat yine de "bizde bu kadar profesyonel bir ortam oluşturulamaz" yargısına katılamayacağım, rol yapma oyunlarının fanatiklerinde gerçekten öyle bir potansiyel var.

    Fakat rol yapma oyunlarının, hatta genel olarak oyunların bir tehlikesinden bahsetmek fena olmaz. Gerek Role-Playing, gerekse de bilgisayar oyunları (daha doğrusu artık simülasyonları) giderek daha gerçekçi bir hal almaya başlıyor. Bu gelişim, bireye daha fazla "özlenen dünyada yaşama" fırsatı sunuyor. Bu fırsatın, bireylere sunulan "bu dünyadan istediğin zaman kaçış" seçeneği ile toplumun mevcut sorunlara karşı tepkisini ve değişim isteğini hafiflettiğini düşünüyorum. Toplumsal gelişimin itici gücü "mevcudiyetten rahatsız olma"'dır. Ve bu rahatsızlığın her zaman diri tutulması gerek.

    YanıtlaSil
  2. Kasteddiğim tam olarak böyle bir oyundu. Tamamiyle profesyonel yani masa başı değil.
    http://englishrussia.com/?p=2227
    Yine de sormadan edemiyorum? Gerçekten Türkiye'de yapılabilir mi?

    YanıtlaSil

 
Toggle Footer
Top