11 Ekim 2009 Pazar
0 yorum

Kalabalığın İçinde...


Yanımdan hızla geçen adam yanındakilere kalabalıktan dert yanıyordu. Aradan 5 dk geçti geçmedi önümden yürüyen başka bir adam yine yanındakilere kalabalıktan yakınıyordu ve kısa bir süre sonra başka birisinin daha kalabalık sitemlerine istemeden kulak misafiri oldum. Koca İstanbul'da koca caddede hep beni mi buluyordu yoksa bu insanların hepsi kalabalıktan mı dert yanıyordu? Bence İstanbul da yaşayanlar kesinlikle kalabalıktan bahsetmeye ve kendilerinin bir nevi yaratmış olduğu kalabalıktan dert yanmaya bayılıyorlar. Bunu da trafik problemi gibi bir duruma getirip papağan gibi her yerde her fırsatını bulduklarında tekrarlıyorlar. O veya bu şekilde bu şehirde yaşamaya mecbursan malesef bu şehri bu şekilde seveceksin. Başka türlü mutlu olamazsın mutlu olamadığın gibi etrafına durmadan dert yanan durmadan aynı şeylerden bahseden sıradan ve can sıkıcı bir insan olur çıkarsın.(Öğüdü de dinlediniz)

Bir de bu tiplerin bir türleri de etrafa çok acelesi varmış, çok mühim bir iş için o kalabalığın içindeymiş izlenimi vermeye çalışır. Sanki o cadde de herkes boş bir o dolu. Herkes kalabalık o değil. İdrak meselesi heralde aslında bir sormuş olsa kendine kalabalığın içinde ben neyim diye belki yakınmasının, hal ve tavırlarının ne kadar gereksiz olduğunu farkedecek.

Neyse ne. Ben kalabalığı, kalabalıktan bir parça olmayı ,zaman zaman bu sebepten yolda yürüyememeyi, bir sürü halinde karşıdan karşıya geçmeyi ,önümde yürüyen alabildiğine kalabalığı seyretmeye bayılıyorum. Hele istiklalde ise bu kalabalık ona ayrı tapıyorum. Sürü psikolojisi midir nedir bu? Yoksa koyunlaşıyor muyum?

Ya da İstanbul'u çok seviyorum.


0 yorum:

Yorum Gönder

 
Toggle Footer
Top